-
Nihat GÖKSU

Nihat GÖKSU


ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ İÇİN HAYIR

11 Nisan 2017 - 19:58



                Sevgili okuyanlar yazımın
konusu Arz-Talep ve bu diyalektiğin yarattığı bireysel ve toplumsal tahribat üzerine
biraz kafa karışabilir fakat giriş- gelişme bölümüne tahammül edip sonuç
bölümüne varırsanız sanırım mesajımı tam 12 den vurmuş olacağımve benim siz
sevgili okuyanlarımdan ufak bir isteğim var. Bu yazımı sonuna kadar okuyun.

İnsanlık tarihi
Arz-Talep (daha mahalli bir dille yerine getirme-isteme) denklemi üzerine çok
badireler atlatmış, devrimler yaratmış ve savaşlar yaşamıştır.

Başlığın şahsına
münhasır konumuz istemek-vermek ve bunu teyit veya red etmenin en basit hali
EVET ve HAYIR. Fakat bizim isteme ve yerine getirme dürtülerimiz bütün dünya
toplumları ile neredeyse taban tabana zıt. En azından gelişmiş ve demokratik
olgunluğa erişmiş ülkelerle zıt. Bu yüzden bizim kendimize has bir yaşam
tarzımız ve evrensel hukuk normlarına meydan okuyan bir demokrasi anlayışı ve
hukuk sistemimiz var. 

 

             Sevdikmi tam severiz ve sevdiğimiz
uğruna her şeyimizi hatta canımızı veriririz. Tamamen Siyah ve Beyaz; ara
renklere Allah rahmet eylesin. Ya severiz ya da nefret ederiz; ortası yok. Niye
seviyoruz ya da niye nefret ediyoruz üzerine bir analiz, araştırma veya neden
sonuç ilişkisi olmaksızın körü körüne bir yargıya varırız ve bu yargımızı
olumlu ya da olumsuz hiç bir gelişme etkilemez. Bu gelenek bizleri
milletlerarası literatüre “duygusal toplum” olarak empoze etmiş ve bence olan
biten bütün olumsuzlukların baş sebebi de gurur duyduğumuz bu geleneğimiz.
Bireysel ilişkilerimizden baslayıp, uluslararası ilişkelerimizde biten bir
duygusallık; yani ya severiz yada nefret ederiz. Buna psikolojik ve sosyolojik
bir kac misal göstereceğim ve inanın bana bunlara dünyanın gelişmiş ya da
gelişmekte olan hiç bir ülkesinde rastlamanız mümkün değil.

            Evde büyük sevilir sayılır. Ağabey
evin büyüğüdür canımızı istesin veririz. Onun kararlarını yargılamak hadde düşmez.  O ne isterse verilir. Yanlış kararlar alması
onun statüsüne leke sürmez ve biz kaderimizi ona teslim etmekle mükellefiz bu
sebeple her istediğine EVET…..

                         İs yerinde arkadaşımıza
“Borç para lazım, hayır” diyemeyiz. Gider onun adına bankaya krediye başvururuz.
Varsın onun yerine biz eziyet çekelim. Onun müşkülünü gidermek icap etmez mi?
EVET…….

            Kaymakamımız, valimiz içişleri
bakanımız Cumhurbaşkanımız her şeyi doğru yaparlar. Onların yanlış yapma
olasılıkları cok zayıf. Ortada bir yanlış varsa dış mihrakların işidir. Onlara
güveniyormusun? EVET…………

 

Sevgili dostlar
gelişmiş toplumlarda bireysel ilişkilerden başlayıp üst düzey şirket ve devlet
ilişkileride dahil hiç bir noktada duygusallık yoktur. Orada realite vardır ve
soyut nedenler yerine somut nedenler vardır ve bu somut nedenler ekseninde
insanlar refleks gösterir. Içtihadlar ve kanunlar bir kere yazılmıştır ve
sonuna kadar uygulanır. İster inanin ister inanmayin bunun bir tek nedeni var
oda imkanlari dahilinde olmayan ya da mantık süzgeçlerinden geçmeyen bir şeye
hem toplum hem de birey Hayır der. HAYIR…

Bunun en
belirgin örneği geçen yıl İngilterede (Brexit) yaşandı. Dünyanın en mureffeh
ülkesi dünyanın en mureffeh ekonomik ve sosyal birliğinden (Avrupa birligi)
ayrılma yönünde referanduma gitti. Dönemin mevcut hükümeti kalma yönünde lobi
(propaganda) yaptı. Fakat bu propogandayı demokrasi çerçevisinde ve ülke
kaynaklarını harcamadan sürdürdü. Sonunda hükümetin istediği sonuç çıkmadı ve
Birleşik Krallık Avrupa Birliğinde kalsın mı sorusuna halkın %54 HAYIR dedi. Ne
mi oldu? Hükümet istifa etti ve sürec işledi. Toplum ve birey demokrasi
prensiplerini İÇSELLESTİRDİĞİ için İÇ SAVAŞ çıkmadı. Herkes bu sonuç İngiltereye
ve Avrupa Birligine HAYIR lı olsun dedi.

 

             Şimdi mevcut iktidarın 15 yıllık
hükümet sürecine bakarsak her istedikleri toplumda teyit gördüğü için ilk
yıllardaki o (sözde) barışçıl söylemlerin yerini saldırgan söylemler, ve
(sözde) mütevazi duruşun yerini kibirli duruş almıştır. Çünkü her isteğine evet
denildiği için şımarık bir çocuk karekterine bürünmüstür. Toplum olarak biz
onları bozduk her isteklerine EVET demekle. Gelgelelim uluslararası ilişkilerde
kazın ayağı öyle değil ve aynı şımarık istekler Türkiye’yi öyle bir noktaya getirdi
ki Somali ve Pakistandan başka bu gezegende bizim için Allah bir diyen başka
bir ülke kalmadı. Yurtta Sulh Cihanda Sulh siarinin simdiki hali Yurtta
Kutuplasma Cihanda Sataşma. İşte bu nedenle ihracata dayalı ekonomimizin  nasıl bir hal alacağı konusunda hiç kimsenin
bir fikri yok.

Sevgili
okurlarım bu yazının sonuna geldik ve buraya kadar okuduysanız ilk paragraftaki
ufak isteğime EVET demişsinizdir. Bu benim yazı boyunca öne sürdügüm tezimi
güçlendiren bir alışkanlık. Sormadan, sonucunu araştırmadan ve kesin bir karara
varmadan her şeye EVET deme alışkanlığı. Ne olur her seye EVET demeyin. HAYIR
demesini de bilin.

 

HAYIR…

Bu günlerde çok önemli.



FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum