-
Nihat GÖKSU

Nihat GÖKSU


ÖZLEDİM

07 Nisan 2016 - 20:13



       
Çocukken mutlu muyduk bilmiyorum ama en azından huzur vardı. Bazen
yaşananlar bizim kontrolümüzde olmayabilir. Ama onu yorumlamak bizim
elimizde. kirlenmemiş anıların yaşandığı bu şehirde bugün gelinen nokta
içimde sol tarafımda tam kalbimin üzerinde derin bir sızı hissediyorum.
Bence bugün her Hınıslının düşünmesi gereken; nerde hata yaptığını ya da
tam tersine ne  yapması gerektiği halde yapmadığını düşünmesi gerekir.
“Korkunun” egemen olduğu bu süreçte, pozitif düşüncelerin yok olduğunu
görüyor ve ne yazık ki bunun için hiç birimiz çaba harcamıyoruz. Bugün
Hınıs bir çıkmaz sokakta. Eğer bu çıkmaz sokakta yolu bulamıyorsak
“Einstein” ; dediği gibi  “yapmamız gereken bu sokaktan  geri 
çıkmaktır”. Gelin hep beraber Hınıs için ne yapmamız gerekiyor onu
tartışalım. Ha sadece tartışmayalım; mevcut durumu olduğu gibi
kabulleniyor olabiliriz ama kabul hale gelmesi için çaba harcamalıyız.
Hani bir söz vardır ya “Atımızı aldılarsa yolumuzu da  almadılar ya.”
Hep beraber birlik olursak çok şeyi değiştireceğimize inanıyorum.
Yaşanan acı tecrübelerimiz zamanla zihnimizde derin iz bırakmış olsa da,
hatta  en büyük engelimiz olsa bile yeni bir şeylerin denenmesi
gerekiyor. Çünkü Bir şey denendiğinde kazanılır ya da kaybedilir ama
denenmediğinde zaten kaybetmişizdir. Aksi  takdirde burada yazacağımız
üç beş süslü kelimenin ötesinde hiçbir şey olmayacak. Yani söylem eyleme
dönüşmediği sürece  söylemin hiçbir anlamı olmaz. Bunun için herkes ama
herkese  Hınıs sevdalısıyım diyen herkese iş düşüyor 



       
Ne garip bir duygudur ki çocukluktan sıkılırız, büyümek için acele
ederiz. Sonrada çocukluğumuzu özleriz. Belki benimki de öyle bir şey. 
Geçen sitede eski yazı ve yorumlara baktım. Zaman ne kadar hızlı geçmiş
nereden baksanız sekiz yıla yakın bir zamandır Hınıs Kültür olarak
yayındayız. Daha dün gibi hatırlıyorum siteyi  ilk kurmaya karar
verdiğimizdeki heyecanı, sonrasında günlerce internette iyi bir site
tasarımcısını aramam. Neredeyse  her gün akşam iş çıkışında tasarımcıya
uğrayıp ne yaptığına bakmak ve öylesine bir duygu ki evinizi bir iç
mimara verip her akşam heyecanla evin yeni halini görmek gibi bir şey
belki  benimkisi … Yayına girdiğimiz ilk gecenin sabahında işe gidişimi
hatırladım. Sonrasında yapılan siteye yazar arkadaş arayışımız; her
gelen ve yazan arkadaşlara duyduğumuz heyecanı , birkaç ay yaptığım site
editörlüğü ve  akabinde  yaşananlar aklıma geldi. 



      
Evet artık bir sitemiz var çocukluğumuzun geçtiği yıllarca özlemini
duyduğumuz Hınıs artık kilometrelerce uzak değil; sadece bir klavyenin
tuşları kadar yakındı bize. Her sabah yeni bir heyecanla uyanır, işe
gider gitmez daha kahvaltı yapmadan önce Hınısta ki bütün sitelere girip
yeni yazı ve  yorumlara bakmak ve öylesine bir duygu ve heyecandı ki
bu; ne yanlış yapılan  bir beyannamenin,  ne ssk da kaydı unutulan bir
personelin  kaydı üzmedi beni; unutulan, ödenmeyen internet  faturasının
akşamında girmediğim site kadar. 

      
Ben Saadettin hocanın Yalova sokaklarında, sonra  iftar yemeğinde
yaptığı konuşmasını özledim. Ben yemekten sonra sahilde bir çay
bahçesinde  Muammer’in  o heyecanlı konuşması sonrasında yaptığı
esprileri özledim. Ben Veysel  hoca ile yaptığımız o ateşli
konuşmalardan sonra İhsanın o yumuşak yapıcı yorumlarını özledim. Ben
Müslüm’den okul yıllarını dinlemeyi özledim. Ben    Mahmut’un “Bir
dostun anatomisi” yazısını ve sonrasında Hınısa dair projelerini
özledim. Ben Galip Sevindir’le  yaptığım telefon konuşmalarını özledim.
Ben Servan hocanın akşamın bir saatinde yapılan yorumlara
sinirlemesini,” gerekirse Hınısa giderim Nihat bey “demesini özledim. 
Ben Metin Karacanın  bilimsel yazılarını, Kadim'in yazılan yazılara
yaptığı yorumları, Muhsin abinin ve Abidin abinin o samimi içten
dokunaklı  Hınıs'a dair yazılarını özledim. Erol Sevindirin o
sürükleyici yazılarını, Burhan Kaya'nın çektiği videolarını , Mehmet
Kaya'nın bizi ilk siteye davet etiği günündeki heyecanını,  Mümtaz'la
telefonda o güne dair yapılan yorumlardaki gülmeleri özledim. Ali
Targay’ın şiirlerini, Sebahattin hocanın” can kardeş”  deyişini,  yaşama
dair tecrübelerini paylaşmasını özledim. Ben Melik Kızıltaş’ın dernek
başkanlığını, Abdullah Aydın'ın o candan sözlerini,  Vedat Aydın'ın
bilgeliğini özledim…

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • ismail aytekin
    7 yıl önce
    nihat abi öncelikler merhaba sitenin kurulduğu günkü heyacanını unutmuyorum bizleri arayıp siteden bahsetmen ve alakadar olmamız konusunda rica da bulunman ve ve akabinde sevincine ortak olalı 8 yıl geçti dostluklar kolay unutulmamalı ama bizi unutmuşa benziyorsun bizim ise duygularımız gelemezekte göremesekte o köy bizim köyümüz dür mantığıyla hep samimiydi yıllar geçtide bizmi yoksa insanlarmı değişti sayın abim
  • Abidin ÖZGÜL
    8 yıl önce
    Sevgili Nihat kardeşim, yazdıklarına, duygularına katılmamak mümkün değil. Keşke sekiz, dokuz yıl öncelere dönebilsek... Ama mümkün değil. Yazılan yazılar eskisi gibi okunmuyor, yorumlanmıyor. Her şey görsele döndü. Bu nedenle emeğe saygıda olmuyor...Teşekkürler.