-
İlhami IŞIK

İlhami IŞIK

[email protected]

Vicdan kalbin aynasıdır

01 Haziran 2018 - 18:51

Halk arasında vicdanın kalp gözümüz olduğu söylense de bu doğru tanımlama kanımca biraz eksik kalıyor. Çünkü hiçbirimiz kimsenin görmediği kuytularda kendi kendimize ‘’Evet ya… vicdanım kalbimin gözüdür’’ demeyiz. Bu tarif, ötekinin bizim tutum ve davranışlarımıza göre her şey karşısındaki varlığımızı tarif etme biçimidir. Eğer bu doğruysa, bizim dışımızdaki öteki insanların bize ilişkin bir nitelemesiyse bu, o zaman öteki insanlar, kalbimizin aynasında vicdanımızı görüyorlar demektir.

Bir zamanlar okuduğum bir kitapta filozofun biri şöyle demişti, “Biz kendimizi ötekilerden ödünç alırız.’’ Bu çok doğru bir laftır. Düşünsenize! Biz, kendi adımızı bile başkasının bize bıraktığı bir miras olarak alırız. Aklımıza, yeteneklerimize ve potansiyel varlık kapasitemize ilişkin bütün hükümleri öteki insanlar verir. Onlar, bizim akıllı ya da akılsız olduğumuzu söylerler. Onlar, yeteneklerimizin çapını ifade ederler. Bir adım daha ileriye gidersem onlar, ne düşünmemiz gerektiğini ne söylememiz gerektiğini bize rağmen koşullarlar.

Şimdi daha rahat bir tanımlama yapma imkânına kavuştum sanırım. Vicdan, kalbimizin başkalarının aynasında görünen halidir. Vicdanın aynası her sabah evden çıkmadan önce karşısına geçip, içinde kendimizi gördüğümüz evin boy aynası değildir. Vicdan aynası, evin boy aynasında gördüğümüz suretimizin, bazen bizi memnun eden bazen de yüzümüzü buruşturan o anlık ve kişisel hüküm verişlerimize benzemez.

Vicdan sahibi olmak bizim kendi kedimize atfedebileceğimiz bir nitelik değildir. Vicdan sahibi olduğumuzu bize öteki insanlar söyler. Çünkü vicdanımız aslında kalbimizin öteki insanlara karşı tuttuğu iç aynamızdır. Öteki insanlar bu aynada bizi görür ve gördükleri şey her neyse ona göre bir hüküm verirler. Zaten işlevsel olmayan bir vicdan olmaz ki! Toplumsal ya da kişisel ilişkilerimiz içinde görünür olmayan vicdan, hiç kimse tarafında görülemez ki! O halde vicdan, görünür bir şeydir. Göründüğü için de bir yargıya tabidir.

Vicdan sahibi olmak öteki insanların adalet duygumuza ilişkin yaptıkları bize ait bir nitelemedir. Tıpkı merhamet gibi vicdan da özü itibariyle adaletle ilişkilidir. İnsanoğlunun varoluş sorunlarının en başında adalet gelir. Her insan öteki ile aynı haklara sahiptir. Bu durum varoluşsaldır. Başka bir ifade ile ontolojiktir. Aynı haklara sahip olmak belli ölçülerde hepimizi birbirimize yakınlaştırır ve aramızdaki eşitsizliği daha görünür kılar. İşte bu eşitsizlik durumuna karşı verdiğimiz tepkiler bizi ya vicdanlı kılar ya da vicdansız.

Ama vicdan sahibi olmak kolay bir şey değildir. Hepimizin içinde kendini öncelikli sayan açgözlü bir ego vardır. Hepimiz son tahlilde kendi kişisel çıkarımızı bir parça daha imtiyazlı kılma çabası içinde oluruz. Maalesef durum budur. Eğer durum bu olmasaydı, yeryüzünü kirleten bunca yalan bunca riya bunca savaş bunca katliam bunca vahşet olmaz ve bütün bu olumsuzluklar yaşanmazdı. Bunu kabul edelim.

Aklıma gelmişken daha önce de bu sayfalarda paylaştığım bir sözü tekrar edeyim “Yalan söylemek insanların çıkarınaysa bize doğruyu neden söylesinler?’’ diye soruyordu bir başka filozof.

Vicdan sahibi olabilmek için öteki insanlara ilişkin geliştirilmesi gereken üç olgu var. Bu üç olgu olmadan vicdan olmaz. Bunun birincisi herkesle ilgili olmaktır. İkincisi, herkese ilişkin mümkün olan en iyi bilgilere ulaşmaktır. Üçüncüsü ise herkesin sorumluluğunu taşımaktır. İlgi, bilgi ve sorumluluk olmadan hiç kimse ben vicdan sahibiyim diyemez. Dese bile bu bir yalan olur ve kalbin aynası orta yerinden çatlayarak kırılır!

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum