-
Mahmut ABİŞ

Mahmut ABİŞ

[email protected]

Ekonomi Ve Özgürlük İlişkisi

28 Ocak 2011 - 20:16

        
           Hayatı anlamak yaşamak kadar zordur. Ya önüne serilmiş imkânlar çerçevesinde iyi şekilde yaşarsın, ya yokluklar içerisinde çırpınıp hayata tutunmaya çalışırsın yâda eh işte deyip elindekilerle mutlu olmak için çaba sarf edersin. Hangi durumda olursa olsun yaşamımız içinde bulunduğumuz imkânlar çerçevesinde şekilleniyor.
         Yaşamak insanın hayattaki mücadelesinde yaşadığı acı deneyimlerle ve bu deneyimi kazanırken ödediği bedellerle anlam kazanıyor. Bu bedeli çocukluğumuzdan ödemeye başlarız ta ki ölene kadar devam eder. Hele birde doğarken önümüze konulan şartlar yeterli değilse bu bedeli sormayın gitsin. Çilelerle dolu bir yaşam , mutluluk kavramını belki de hiç öğrenmeden bu dünyadan göçüp gitmekte var.        
       Yokluk insanın yaşam felsefesinin belirlenmesini olumsuz yönde etkiler. Çok dürüst ,kişilikli olan birinin ,yokluğun vermiş olduğu sıkıntılarla illegal işlere bulaşması bunun bir örneğidir.
         Ekonomik olarak güçlüysek toplumdaki yerimizde o denli katmerli olur.  Adamlık vasfımız o denli pekiştirilir. Saygınlığımız artar. Her kesimden dostumuz arkadaşımız olur. Açılması mümkün olmayan kapılar sonuna kadar açılır.
        Tercih eden değil tercih edilen oluruz.
        Sosyal yapı içerisinde insanların ekonomik olarak eşit haklara sahip olmaması çıkarcı bir toplumun oluşumuna zemin hazırlar. Çıkarcılık bir toplumda bu kadar ön planda olunca, rant ilişkileri de haliyle çok olur. Güçlü diye tarif ettiğimiz insan modeli gücünü maddiyattan alır. Bu gücünü koruduğu sürece etrafındaki rantiyecilerde çoğalır. Velhasıl toplum olarak Rantiye yaşamı dediğimiz bir yaşam tarzı benimsenmeye başlanır. Üstelik bu rantiyecilik sadece maddi anlamıyla değil, düşünsel alanda da kendine yer bulmaya başlar. Rant beklentisi içerisinde olan birisi İdeolojisinden, fikirlerinden, inançlarından ödün vermekten kaçınmaz.
             Rant uğruna tüm değerlerinden vazgeçebilen Medya rantçıları, Aydın diye geçinen fikir rantçıları, Siyasi rantçılar, Sanat rantçıları kısacası her alanda bu tür insanları görmek mümkün. Tüm ilkelerini, doğrularını inançlarını bu uğurda peşkeş çekmeyi mubah gören bu tür insanların varlığı toplumu sorgulayıcı olmaktan vazgeçirip,yanaşmacı bir toplum yapısına büründürdü.
            Ailede kardeşler arasında söz sahibi olan, ekonomik olarak güçlü olan değilmidir? Oysa anne veya baba hiçbir zaman çocukları arasında ayırım yapmaz.Gel gör ki; ne olursa olsun ekonomik olarak güçlü olan çocuk annenin yâda babanın gözdesi olur.
             Feodal yaşam penceresinden olaya bakarsak, köydeki ağayı düşünün. Ağa neden güçlüdür köylünün ekonomik olarak beklentilerini karşılar.Köylüyü kendine borçlandırır ve bu borç sonrasında halk ona hizmet eder. Rolünü iyi oynamaya çalışan köylü, ağayı yere göğe sığdıramazları oynamaya başlar. Aslında ağadan nefret eder, sevmez ama bu çıkar ilişkisi nefretini örtbas etmeye yeter.
              Aslında günümüz dünyasının sosyal yapısında da bu vardır. Ekonomisi zayıf olan devletler ekonomisi güçlü olan devletlerin hegemonyası altındadır. Karar veren, her zaman ekonomik olarak güçlü olan devletler olmuştur. Ve güçlü olanın etrafında toplanıp rantlarını korumak için çaba sarf eden ekonomik olarak zayıf olanlardır. Emperyalist ülkeler gücün artık savaşmakla elde edilemeyeceğini biliyorlar. Artık gücün ekonomik olarak sağlanabileceğinin farkındalar. Ekonomisi sağlam ülkeler öteki ülkeler üzerinde bu güçlerini kullanarak baskı oluştururlar. Bu baskı sonucunda istediklerini yaptırır, hedeflerine ulaşmış olurlar.
               O halde şunu diyebiliriz: toplumların özgür olması,  ekonomik özgürlüğünü kazandıkları zaman tescillenir.
 
               
 
 
         

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum