-
Nihat GÖKSU

Nihat GÖKSU


Ağlamanın Büyüsü

07 Şubat 2011 - 11:04

           Daha doğar doğmaz ağlamaya başlıyoruz. Annenizle ya da ailedeki diğer bireylerle aranızdaki tek iletişim aracı ağlamak.  Ağladığınızda ya açıkmışsınızdır, ya altınızı kirletmişsinizdir ya da bir yeriniz ağrıyordur. Bu yıllarca devam eder,  gider. Hiç bir canlı yoktur ki; bu kadar uzun süre tek iletişim aracı olarak ağlamayı kullansın. Hal böyle olunca, bu alışkanlıklarımız sonraki  yıllarda devam eder, gider.                                               
 
         Önceleri bir iletişim aracı olan ağlamak;  nasıl oluyorsa sonraki yıllarda farklı bir iletişim aracı  haline gelmeye başlıyor. Artık aileler yeni doğan çocuklarına, “hanım bu çocuk adam olacak galiba, baksana iyi ağlıyor.” Geçen akşam komşularımızdan biri çocuğunu anlatırken, abisi  ‘geleceğin bakanı olacak benim oğlum. ‘ dedi.İyide nasıl anladın abi. Vallahi bir ağlamaya başladı mı susmaz. İki  ayağımızı  bir pabuca sokar,  istediğini almadan ağlamayı kesmiyor. Ne yalan söyleyeyim; birazda hayıflandım. Bizim çocuk yaramaz ama kolay kolay  ağlamıyor. O halet-i  ruhiyetle eve geldim .Hanım dedim şu çocuğa biraz ağlamayı öğretin. Zaman ağlama zamanı. Bak  gün yoktur ki; televizyonda, gazetelerde Bülent Arınç’ın ağlama haberi olmasın. Bülent ARINÇ, öldürülen ceylan için ağladı. Erdoğan konuştu, Bülent ARINÇ  ağladı. ARINÇ,   Filistin için ağladı. Erdoğan, Gül’den söz ederken, Bülent ARINÇ ağladı. ARINÇ , Saidi Nursi için ağladı. Bülent ARINÇ, şanlı Urfa’da başbakanın DAVOS konuşmasına ağladı. Başbakan, Ahmet KAYA’nın şafak türküsüne ağladı. Başbakan, idama giden Necdet ADALI ,Erdal EREN, Mustafa PEHLİVANOĞLU  için ağladı. Cumhurbaşkanı GÜL, Yemen’de  ağladı. Başbakanı ağlıyor, Cumhurbaşkanı ağlıyor, Başbakan yardımcısı ağlıyor, devlet erkanı ağlıyor, ağlayan ağlayana …
 
        Yılarca  ağladı küçük Emrah, emlak kralı oldu. Büyüdü, yağız bir delikanlı oldu. Sonraki yıllarda hep ya zengin bir aile çocuğu, ya bir köy okulunda muallim olarak gördük onu. Ama bu sefer, ağlayan o değildi. Yanında köyün delisi KAMBER ağlıyordu. Dizi bitene kadar, hep kamberin ağlamalarını dinlerdik. Hele Zehra’sı  için, okuduğu “Zehra” şiirini hatırlayanınız vardır. Ne çok etkilenmiştik.Baktılar, ağlama işi tuttu,  Doğuş’ta ağlamaya başladı. O kadar tuttu ki; artık sanatçılar Doğuşu, takla atmak ve ağlaması için konserlerine götürüyorlardı. İbrahim TATLISES  ağlamaya başladı, programları reyting rekoru kırdı. Fatmagül ağladı, herkesi ekran başına kilitledi. Asmin ağladı, teklif üstüne teklif aldı.
 
       Sonra Osman çıktı karşımıza; hep ağlıyor. Mete abisine ağlıyor, Berrin ablasına ağlıyor, çamurlu yollarda okula giden Aylin ablasına ağlıyor. Anasının yoksulluğuna ağlıyor. Eee ne diyelim, anasını ağlattılar memleketin. Pardon Osman’ın.  Hal böyle olunca tabi; taksici ağlıyor, manav ağlıyor,bakkal ağlıyor, kasap ağlıyor. Ağlamayan, balıkçıydı, onu da ağlattılar.
 
 
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum