-
Nihat GÖKSU

Nihat GÖKSU


Düşünce Özgürlüğü..

18 Eylül 2009 - 00:00

                                                   
         
        Kürt açılımı biraz rafta beklesin bakalım… Çünkü gündem, Cem  GARİPOĞLU’nun teslimiyet öyküsü. Nerdeydi bu çocuk 197 gün boyunca? Ne yedi ne içti?  Yurtdışına çıktı mı? Neden bahçelievlerde teslim oldu...

            Farkında mısınız bilmem ama Türkiye’de gündem sadece bir akşam önceki haber bültenlerinin içeriğinden ibaret. Flaş yazılı haberler, beynimize balyoz gibi indiği için, ertesi gün sokakta sadece o konuyu savsaklıyoruz. Çünkü o konu kamunun malı. Çünkü o konu ve konuşma yasalara aykırı olsa dahi kimse vatandaşa bir şey diyemez. Çünkü o konu ortak iletişim kanallarında yayımlanmıştır. Örneğin; Elazığ’da bir askerin eline, komutanı tarafından pimi çekilmiş el bombası  verildiği ve bu ihmal sonucu öldüğü daha doğrusu öldürüldüğü haberi... Bence bu konuya 100 kişi tanık olsa biri gıkını  çıkarmazdı. Hakkında tek bir yorum yapamazdı. Taa ki  Ahmet ALTAN  gibi düşünce özgürü bir insan bunu haber yapacak, kamuyla paylaşacak ondan sonra biz konuşacağız yorum yapacağız çevremizden gelen tepkiler olumluysa devam ederiz yok eğer olumsuzsa Ahmet ALTAN öyle diyor deriz. Hemen psikolojik baskıdan kaçarız. Çünkü kendimize ait bir anafikrimiz,  bir yol haritamız yok. Başkasından besleniyoruz açıkçası. Çünkü korkuyoruz !!! Peki neden?

             Gelişmiş ülkelerde düşünce özgür. İnsan dilediğini düşünmekte ve konuşmakta serbest. Bu adli ve cezai bir neticeye varmıyor. Yani fikrinden yada fikir beyanından dolayı alman HELGA yada MÜLLER hiç ceza almadı ki. Hiç coplanmadı ki. Arkadaşları tarafından hiç dışlanmadı ki. Yeri geldi 2.Dünya Savaşı’ nda atalarımız insan katletti dedi. Yeri geldi alman hükümetine kafa tuttu,hesap sordu. Kafaları boş korkularla gereksiz bilgilerle dolu olmadığı için işlerinde başarılı oldu. Kendi mesleğinde üst noktalara tırmandı. Fikri özgür olduğu için daha değişik düşünceler peşinden koştu. İcatlar yaptı, üretti, pazarladı ve dünyaya hakim oldu.

              Bizdeyse tam tersi.. Konuşma ve fikir beyan etme yasağı evde başlıyor. Daha çocukken… Çünkü ağaç yaşken eğilir “BİZİM OĞLAN TERBİYELİDİR” cümlesinin tek bir izahı var. Oda bizim oğlanın kendine ait hiç bir fikri yok ve suya sabuna dokunmaz. Bu kadar basit. Yani Aliye Ayşeye sorsan bu ülkede kürt diye bir toplum var, yıllarca dili yasaklanmış, konuşamamış, hiddetlenmiş, kaos ortamı yaşanmış. Ne düşünürsün diye? İnanın ilk aklına gelecek olan şey arkadaş çevresinin bu konuda ne düşündüğü ne tür bir karara vardığı olacaktır yada ben aleyhte bir fikir beyan etsem bölücülükle suçlanırım diye düşünür. Kısacası kendine ait bir fikir sahibi değil. Dışardan gelecek bir bilgiye göre strateji belirliyecek. Bu ülkenin hükümeti açılımı, değişimi, konuşurken ona Cem GARİPOĞLU olayı daha cazip gelecek. ona sel görüntüleri, selden yağma yapan aç adam daha ilginç gelecek. Boş ve işe yaramaz bilgiler. çünkü gelecekle ilgili bir plan yok.


                Hal böyle olunca Türkiye’de kamu diye bir dinamikten, kamuoyu diye ortak bir stratejiden söz etmek mümkün değil. Çünkü sunduğunuz öneriler ve teklifler hep basit bir oyun gibi duruyor. Doğru yada yanlış kolayca taraftar bulamıyor. Haliyle her hamle yarıda kalıyor. Başbakanın dediği gibi. Bu ülkede her şeyi konuşamıyorsunuz. Başbakan olsanız dahi. Ne acı değil mi... ?

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum