Çocukken mutlu muyduk bilmiyorum ama en azından huzur vardı. Bazen
yaşananlar bizim kontrolümüzde olmayabilir. Ama onu yorumlamak bizim
elimizde. kirlenmemiş anıların yaşandığı bu şehirde bugün gelinen nokta
içimde sol tarafımda tam kalbimin üzerinde derin bir sızı hissediyorum.
Bence bugün her Hınıslının düşünmesi gereken; nerde hata yaptığını ya da
tam tersine ne yapması gerektiği halde yapmadığını düşünmesi gerekir.
“Korkunun” egemen olduğu bu süreçte, pozitif düşüncelerin yok olduğunu
görüyor ve ne yazık ki bunun için hiç birimiz çaba harcamıyoruz. Bugün
Hınıs bir çıkmaz sokakta. Eğer bu çıkmaz sokakta yolu bulamıyorsak
“Einstein” ; dediği gibi “yapmamız gereken bu sokaktan geri
çıkmaktır”. Gelin hep beraber Hınıs için ne yapmamız gerekiyor onu
tartışalım. Ha sadece tartışmayalım; mevcut durumu olduğu gibi
kabulleniyor olabiliriz ama kabul hale gelmesi için çaba harcamalıyız.
Hani bir söz vardır ya “Atımızı aldılarsa yolumuzu da almadılar ya.”
Hep beraber birlik olursak çok şeyi değiştireceğimize inanıyorum.
Yaşanan acı tecrübelerimiz zamanla zihnimizde derin iz bırakmış olsa da,
hatta en büyük engelimiz olsa bile yeni bir şeylerin denenmesi
gerekiyor. Çünkü Bir şey denendiğinde kazanılır ya da kaybedilir ama
denenmediğinde zaten kaybetmişizdir. Aksi takdirde burada yazacağımız
üç beş süslü kelimenin ötesinde hiçbir şey olmayacak. Yani söylem eyleme
dönüşmediği sürece söylemin hiçbir anlamı olmaz. Bunun için herkes ama
herkese Hınıs sevdalısıyım diyen herkese iş düşüyor
Ne garip bir duygudur ki çocukluktan sıkılırız, büyümek için acele
ederiz. Sonrada çocukluğumuzu özleriz. Belki benimki de öyle bir şey.
Geçen sitede eski yazı ve yorumlara baktım. Zaman ne kadar hızlı geçmiş
nereden baksanız sekiz yıla yakın bir zamandır Hınıs Kültür olarak
yayındayız. Daha dün gibi hatırlıyorum siteyi ilk kurmaya karar
verdiğimizdeki heyecanı, sonrasında günlerce internette iyi bir site
tasarımcısını aramam. Neredeyse her gün akşam iş çıkışında tasarımcıya
uğrayıp ne yaptığına bakmak ve öylesine bir duygu ki evinizi bir iç
mimara verip her akşam heyecanla evin yeni halini görmek gibi bir şey
belki benimkisi … Yayına girdiğimiz ilk gecenin sabahında işe gidişimi
hatırladım. Sonrasında yapılan siteye yazar arkadaş arayışımız; her
gelen ve yazan arkadaşlara duyduğumuz heyecanı , birkaç ay yaptığım site
editörlüğü ve akabinde yaşananlar aklıma geldi.
Evet artık bir sitemiz var çocukluğumuzun geçtiği yıllarca özlemini
duyduğumuz Hınıs artık kilometrelerce uzak değil; sadece bir klavyenin
tuşları kadar yakındı bize. Her sabah yeni bir heyecanla uyanır, işe
gider gitmez daha kahvaltı yapmadan önce Hınısta ki bütün sitelere girip
yeni yazı ve yorumlara bakmak ve öylesine bir duygu ve heyecandı ki
bu; ne yanlış yapılan bir beyannamenin, ne ssk da kaydı unutulan bir
personelin kaydı üzmedi beni; unutulan, ödenmeyen internet faturasının
akşamında girmediğim site kadar.
Ben Saadettin hocanın Yalova sokaklarında, sonra iftar yemeğinde
yaptığı konuşmasını özledim. Ben yemekten sonra sahilde bir çay
bahçesinde Muammer’in o heyecanlı konuşması sonrasında yaptığı
esprileri özledim. Ben Veysel hoca ile yaptığımız o ateşli
konuşmalardan sonra İhsanın o yumuşak yapıcı yorumlarını özledim. Ben
Müslüm’den okul yıllarını dinlemeyi özledim. Ben Mahmut’un “Bir
dostun anatomisi” yazısını ve sonrasında Hınısa dair projelerini
özledim. Ben Galip Sevindir’le yaptığım telefon konuşmalarını özledim.
Ben Servan hocanın akşamın bir saatinde yapılan yorumlara
sinirlemesini,” gerekirse Hınısa giderim Nihat bey “demesini özledim.
Ben Metin Karacanın bilimsel yazılarını, Kadim'in yazılan yazılara
yaptığı yorumları, Muhsin abinin ve Abidin abinin o samimi içten
dokunaklı Hınıs'a dair yazılarını özledim. Erol Sevindirin o
sürükleyici yazılarını, Burhan Kaya'nın çektiği videolarını , Mehmet
Kaya'nın bizi ilk siteye davet etiği günündeki heyecanını, Mümtaz'la
telefonda o güne dair yapılan yorumlardaki gülmeleri özledim. Ali
Targay’ın şiirlerini, Sebahattin hocanın” can kardeş” deyişini, yaşama
dair tecrübelerini paylaşmasını özledim. Ben Melik Kızıltaş’ın dernek
başkanlığını, Abdullah Aydın'ın o candan sözlerini, Vedat Aydın'ın
bilgeliğini özledim…
FACEBOOK YORUMLAR