Ölüm Ucuz Ölüm Penç Panot

Galip SEVİNDİR hiniskultur@gmail.com
ABONE OL


“Kaçakçı” deyince;
Nedense akıllarına, bin bir türlü hinlik geldi
“Twitter”lerde,” Facebook”larda,  bilmem  nerelerde,
“Kaçakçılık ne zamandan beri yasal, ne zamandan beri hoş görülür oldu” diye başlayıp “Oh olsun!” diye bitirdiler. Bir insanın yazamayacağı şeyleri “fikir” adı altında yazdılar.
Ölü bedenler üzerinden fütursuzca mesaj yayınladılar.
Aslında kinlerini döktüler.
İçlerindeki iflah olmaz, bir yerlerinde gizli sakladıkları “faşizan” duygularını harekete geçirdiler.
Şu internet denen dünya, bu gibi cahil cühelanın slogan mektebi haline geldi.
 
İçlerinde,” vergi kaçıran” milyonları görmediler hiçbir zaman,
Hatta onlara “Patron” dediler,”İşveren” dediler,”Holding “dediler,”Beyefendi” dediler..Bilmem ne dediler.
Trilyonları kaçıran baronlara ”plaket”, bilmem ne başarı ödülü verdiler.
Zavallı bir grup çocuk, on paket sigarayı sınırın öte tarafından  “üç liraya” alıp, bu tarafta “beş liraya” satınca, isimlerini iflah olmaz kaçakçıya çıkardılar.
Ölümün en acı şeklini, kurdukları “ama” lı cümlelerle onlara reva gördüler.
Vergi kaçıranlara, devleti soyup “Beyt-ül mal”dan kaçıranlara, rüşvetle milletin cebindeki parayı alıp kaçıranlara; “Beyefendi'lik", bir bidon mazot kaçıranlara dağ başında “en acı ölümü” reva gördüler. 
Silah kaçıranlara, eroin/esrar kaçıranlara, şehrin ortasında eşkıya’lık  yapıp adam kaçıranlara, yolda yürüyen zavallı kadınların çantalarını alıp kaçıranlara, evlere girip çoluk çocuğun nafakalarını çalıp kaçıranlara; elini kolunu sallayıp gezmeyi,
Bir poşet tütün kaçıranlara “Oh olsun!” u reva gördüler. 
Devleti, çalıp çırpıp kaçıranların cenazelerini Teşvikiye’de kortejlerde alkışlarken, bir şişe mazot kaçıranların cenazeleri saman istifi gibi traktörlere yükleyip, arkasından “Yuh!” diye yazıp alkış tuttular.  
 
Utanmadan sıkılmadan birbirlerine mesaj yolladılar. Hem de kardeşlik adına yolladılar.
Okurken insanlığımdan utandım.
Okurken midem bulandı.
Okurken içim parçalandı
Ölümün “ama” sını  yazanları oldum olası sevmedim, sevemedim.
Dağ başında vurulan , Yirmi yaşındaki her bir fidan asker için el ovulup yazılan faşizan mesajları, bu sefer kendileri yazdılar.
Ne gerçekten Türk olabildiler, ne de gerçekten Kürt..
Kardeşliği, ağızlarında bir sakızdan öteye götüremediler.
Birbirlerinin ölülerinin üzerinden, alkış tutmaya kalkıştılar şimdiler de.
“Sizinkileri biz daha iyi öldürdük. Yok canım o da iş mi? Biz daha beter yaptık” ilkelliğine girmeye başladılar.
Mikrofonu uzatsan iki kelime edemeyenler,bu ülke çocuklarının kanı üzerinden hamaset edebiyatı yapmaya başladılar, sosyal medya denen dünya üzerinden..
Hangisi bilecek Allah aşkına, aç yırtıcıların dahi uğramadığı dağlarda yaşamın ne olduğunu?
Hangisi bilecek, bu topraklarda babalarının çocuklarına harçlık diye cebindeki  mahcubiyeti  verdiğini?
Sarp kayalıkları ne zaman çatı diye tuttu bunlar, başlarına?
Ağaç yapraklarını, üstlerine örtü diye ne zaman örttü bunlar. Bilen var mı acaba?
Bir kaçak cigaranın, bir kaçak dumanı kadar yitip giden ömürleri,
Burada fukaralığın, anaların ak sütü gibi boğazlardan aktığını,
Nereden  bilecekler ?
 
Adları “Kaçakçı” ya çıkmış,
Ölümleri sudan ucuz, Ölümleri “penç  panot”
Ölümleri bir defter,bir kitap parası..
Sırtlarında bir torba tütün,
Gözleri kömür değil artık hiç birinin; ölüm karası
Ölümün her türlüsü helal kılınmış,neylersin..
Onlar,  bu yaşta ölümü oyuncak diye oynarken hep,
Ölümlerin “ama” sı da varmış, onu da öğrendik son yolculuklarında..
 
Bir Türk çocuğu öldüğünde, damalarımda hep “Kızılırmak” akar.Bir Kürt çocuğu öldüğünde, damarlarımda” Dicle” akar,damarlarımda “Fırat”..
Tıpkı, çocuklarımın damarında akan her iki kan gibi.
Hiçbir canlının ölümüne sevinmedim, sevinemem. Her bir ölüm, dünyaları yıkar gider başıma.
Bazen anlatırım, bazen kaskatı kesilir, anlatamam..Bazen ağlarım ,bazen kurur gözpınarlarım ağlayamam..
 
Siz ey! Irkçılığı kafataslarında yoğurup, hamur gibi çiğneyen kuru gürültü bezirganları;
Bırakın artık,sular yatağında,kanlar damarlarda aksın..
Bırakın artık, bu kadim topraklar kardeşliği geri çağırsın..
Bırakın, türkülerle stranlar birlikte söylensin, “Aşık”larla “Dengbej”ler, avazını birlikte haykırsın..
Bırakın,Agit ile Yiğit, Kirkor ile Mehmet, birlikte kol kola gezsin.. 
Bırakın, cenazelerde birlikte ağlayıp yas tutsun Abla xecê ile Fatma Ana..
Bırakın bütün renkler bir arada açsın,bırakın baharın tüm renkleri hepimize yetsin..
Bırakın ölümün adı kahpe,
yaşamın adı “bahar”,yaşamın adı “nevroz” olsun.. 
 
Siz kalbi fesat yaratıklar, değmeyin ki; insan yaşasın..
Siz yüreği kararmış zavallılar, değmeyin ki; insanlık yaşasın..
Siz kan emiciler, çıkın aradan!
Birilerinin çocuklarının kanı, bilgisayarda oynadığınız oyunlardaki kana benzemez
Siz kendi oynaşlarınızla eğlenin durun,
Ortalığı kirletmeyin,
Ölümü konuşmak, sizin neyinize..