AYRILIK

Mahmut ABİŞ mahmutabis@hotmail.com
ABONE OL

Sakın bu gençliğin bakidir sanma
Yıllar ile yarışınca anlarsın
Ola ki aynaya bakıp aldanma
Yüz hatların buruşunca anlarsın

Geçmez kara günler gam ile çile
Elinde değil ki edesin hile
Yokuş şöyle dursun düz yolda bile
Adım başı yorulunca anlarsın.
        AYRILIK
        Kısa bir yolculuk esnasında bir dostumun aracından inceden inceye dökülen bu mısraları dinlediğimde, ölümün o soğuk yüzünün geride bıraktığı üzüntüyü üzerimden atamamıştım henüz. Dizelerdeki gerçeklik payı yaşamakta olduğum stresi ziyadesiyle arttırmaya yetmişti.
        Benliğimi saran o korkunç yalnızlık hissi, günlerce bana miras bırakılan sorumluluk duygusunun ağırlığını sorgulatıp durdu bana. Tek başıma yaşamayı beceremediğimi düşünürken, “yakınlarımın sorumluluğunu ne kadar taşıyabilirim?” sorusu hemen cevaplanacak cinsten bir soru değildi. Yakınlarım ve çevremdeki insanların “hayat devam ediyor.”diye teselli etmek çabaları her ne kadar da görevini yerine getiremese de, kısa süreli de olsa  “Evet gerçekten hayat devam ediyor.” Kaldığımız yerden hayata devam etmemiz gerektiği fikrini bilinçaltıma yerleştirebiliyordu.
        Kaybedilen değerliyse insan hayatında, üzüntüsü kat be kat artıyor insanın. Boşa dememişler “her ölüm erken gelen ölümdür.” diye. İnsanın yaşı kaç olursa olsun, ileriye dönük hayalleri, umutları vardır. Ve her yaşın kendine göre gizemi, güzellikleri vardır. Bu gizemi yaşamak ister insan. İşte bu yüzden her ölüm erken gelmiş ölümdür.
       İnsan hayatının belli dönüm noktaları vardır. Bu dönüm noktaları bazen acı veren, bazen de sevinç veren bir olay sonrasında gerçekleşir. Ancak bazı dönüm noktaları vardır ki, insanın “pişmesine” hayatın gerçekleriyle yüzleşmesine vesile olur.
      Babamın vefatı belki de benim pişmeme vesile oldu. Hayata tutunmam sorumluluk almam gerektiğini öğretti bana. Ve babamın bana bıraktığı en büyük miras olan “ dürüst, insancıl, samimi, doğru, adaletli insan profiline sahip çıkmam gerektiği gerçeği ile karşı karşıya bıraktı beni.
     
       Zaman öylesine hızlı bir şeklide geçiyor ki, onlarca yıl sonra geriye dönüp baktığımızda sanki dünmüş gibi gelir bize. Ve geriye dönüşü olmayan bu yolda alınan mesafenin uzunluğu ne kadar olursa olsun, yolun sonuna gelineceği gerçeği değişmez bir kural olarak karşımızda durur.
      Bu mesafenin gittikçe kısalacağı ve bir gün mutlaka yolun sonuna gelineceğini iyi kavramamız gerekmektedir. Çünkü geçmişimize baktığımızda kimlerin bu sonla yüzleştiğini görmemiz mümkündür. Ve bu gidişlerin sonrasında dünyada bıraktığımız saygılı bir mazi güzel bir şekilde anılmamıza yetecektir. Onun içindir ki, bu üç günlük dünyada yalana, riyaya, kötülüğe hiç mi hiç gerek yoktur. Çünkü öteki tarafa bunlardan arındırılmış bir şekilde gitmemiz zorunluluk arz etmektedir.
     Velhasıl vereceğimiz imtihanın sonucunda bu dünyada ve öteki dünyada işgal edeceğimiz yeri kendimiz belirleyeceğiz.
    Rabbim bizleri doğru tercih yapanlardan, öteki dünyada kazananlardan eylesin.